24. GEZİCİ FESTİVAL İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI!

24. GEZİCİ FESTİVAL İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI!

Ankara Sinema Derneği’nin düzenlediği Gezici Festival, bu yıl 30 Kasım’da yirmi dördüncü kez yollara düşüyor. Festival, ilk durağı Ankara’nın ardından, 7-9 Aralık tarihleri arasında Sinop’u, 10-13 Aralık’ta ise Kastamonu’yu ziyaret edecek.

30 Kasım’da başlayacak Gezici Festival, sinemaseverleri yılın en iyi filmleriyle dünya sinemasında bir yolculuğa çıkarıyor. Cannes’dan ödüllerle dönen “Şüphe”, “Soğuk Savaş”, “Kız” ve “Donbass”, Locarno’da dünya prömiyerini yapan sıradışı animasyon “Koleksiyoncu: Ruben Brandt”, Avrupa’daki göçmen meselesini merceğine alan “Amin”, Karlovy Vary’de En İyi Film seçilen “Süleyman Dağı” ve ödüllü belgesel “Uzak Evren” festivalin Dünya Sineması bölümünde yer alacak. Festivalde ayrıca iki sessiz sinema klasiği yenilenmiş kopyalarıyla, canlı müzik eşliğinde izleyiciyle buluşacak.

DÜNYA SİNEMASI’nda Ödüllü Filmler

Bu yıl Cannes’ın Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde dünya prömiyerini yapan Amin, Fransız yönetmen Philippe Faucon’un imzasını taşıyor. Faucon’un birçok filminde olduğu gibi gerçek bir olaydan esinlenilerek kaleme alınan filmin başrolünde, yirmi yıldır Roma’da yaşayan Senegalli komedyen ve müzisyen Moustapha Mbengue var. Karısını ve üç çocuğunu Senegal’de bırakarak Fransa’ya çalışmaya gelen Amin’in öyküsünü anlatan film, Avrupa’daki göçmen meselesine dair incelikli bir anlatı sunuyor.

Usta yönetmen Sergei Loznitsa’nın bu yıl Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde En İyi Yönetmen ödülünü kazanan ve Ukrayna’nın Oscar adayı olarak seçilen filmi Donbass, Ukrayna’da yıllardır süregiden siyasi ve toplumsal çalkantılara kamerasını çeviriyor. Ukrayna ordusuyla, Rusya tarafından desteklenen ayrılıkçılar arasındaki çatışmayı odağına alan film, sadece bir bölgenin değil tüm dünyanın içine sürüklendiği karanlığa dair etkileyici bir portre.

Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde FIPRESCI Ödülü ve festivaldeki en iyi ilk filme verilen Altın Kamera ödülü dahil festivalden dört ödülle birden dönen Kız (Girl), yılın en ses getiren yapımlarından biri. Belçika’nın Oscar adayı olarak da seçtiği film, bir dans akademisinde okuyan ve balerin olmak isteyen on beş yaşındaki Lara’nın öyküsünü ele alıyor.

Slovenyalı yönetmen Milorad Krstić’in Locarno Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan ilk uzun metrajı Koleksiyoncu: Ruben Brandt (Ruben Brandt, Collector), sanat tarihinden ve görsel sanatlardan beslenen sıradışı bir animasyon. Film, ünlü psikoterapist Ruben Brandt’ın kabuslarından kurtulmak için dünyaca ünlü müzelerden ve özel koleksiyonlardan on üç farklı tabloyu çalmaya çalışmasını anlatıyor.

Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü kazanan melankolik aşk hikâyesi Soğuk Savaş’ın (Zimna Wojna) yönetmen koltuğunda, bir önceki filmi Ida (2013) ile Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ını kazanan Pawel Pawlikowski oturuyor. Komünist Polonya’dan kaçan iki müzisyenin yıllara yayılan aşkını anlatan film, siyah beyaz estetiği ve müzikleriyle sinemaseverleri mest eden bir estetiğe sahip.

Karlovy Vary Film Festivali’ndeki Batının Doğusu yarışmasında En İyi Film ödülünü kazanan Süleyman Dağı (Sulayman too) Elizaveta Stishova’nın ilk uzun metrajı. Alkole düşkün Karabas’ın kayıp olduğu düşünülen oğlunun bulunmasıyla yaşananları ele alan film, Kırgızistan’daki gündelik hayata dair çarpıcı tespitlerde bulunan bir aile dramı.

Lee Chang-dong’un sekiz yıl aradan sonra çektiği Şüphe (Beoning) bu yıl Cannes Film Festivali’nde eleştirmenlerden en yüksek notu aldı ve FIPRESCI Ödülü’nün sahibi oldu. Haruki Murakami’nin “Barn Burning” adlı kısa öyküsünden uyarlanan film, genç bir kadınla tanıştıktan sonra kendini gizemli bir olayın içinde bulan Jong-su’nun öyküsü üzerine kurulu. Filmde The Walking Dead dizisinden tanıdığımız Steven Yeun da yer alıyor.

Locarno, Viyana ve Sevilla film festivallerinden ödüllerle dönen Uzak Evren (Distant Constellation) Türkiye asıllı ABD’li yönetmen Shevaun Mizrahi’nin ilk uzun metrajı. İstanbul’da bir huzurevinde yaşayan altı karakteri takip eden ve İstanbul’u, azınlık olmayı, yaşlılığı ve gençliği şiirsel bir dille perdeye yansıtan film son dönemin en heyecan veren belgesellerinden.

Sessiz Serüven'de İki Klasik

Amerika Birleşik Devletleri ve Hollanda Büyükelçiliklerinin destekleriyle hazırlanan Sessiz Serüven bölümünde bu yıl sessiz sinema döneminden klasikleri yenilenmiş kopyalarıyla izleyicilerle buluşturuyor. Hollanda EYE Film Müzesi sessiz film küratörlerinden Elif Rongen-Kaynakçı’nın Gezici Festival için seçtiği Delft Porseleninin Sırrı (Het geheim van Delft, 1917), bir çömlekçide ustabaşı olarak çalışan Jan Vogel’ın öyküsünü anlatan bir suç filmi.

San Francisco Sessiz Film Festivali’nin başkanı Roy Byrne’ün önerdiği Kapının Ardı (Behind the Door, 1919) ise 1. Dünya Savaşı esnasında gemisi bir Alman denizaltı tarafından batırılan ve karısı kaçırılan Amerikalı Oscar Krug’un intikam öyküsünü anlatıyor.

Delft Porseleninin Sırrı ve Kapının Ardı filmlerinin gösterimleri Kaynakçı ve Byrne’ün sunumlarıyla gerçekleşecek. Filmlerin müziklerini ise birçok ünlü sessiz filme müzik yapan Stephen Horne ve Frank Bockius ikilisi yapacak.

Gezici Festival’in son yıllardaki klasikleşen bölümlerinden biri haline gelen, güncel sanat alanında işler üreten sanatçılar ile festival izleyicisini buluşturan bölümün bu yılki sanatçı konuğu Didem Pekün. Bölümde, sanatçının ödüllü filmi “Araf” ve ünlü ses sanatçısı Tülay German’ın hayat öyküsünü anlatan belgesel “Tülay German: Kor ve Ateş Yılları” gösterilecek.

Gezici Festival’de her yıl olduğu gibi bu yıl da ünlü bir sinemacının, tematik bir başlık altında sinema tarihinden seçtiği üç klasik izleyicilerle buluşacak. Ayrıca festivalde bu yıl ilk kez Türkiye sinemasının genç kuşağından sürpriz bir ismin hazırladığı bir kısa film bölümü de yer alacak.

Google+ WhatsApp