SUÇ VE CEZA FİLM FESTİVALİ PROGRAMI AÇIKLANDI
22-28 Kasım tarihleri arasında izleyiciyle buluşacak olan 14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin yarışma filmleri, Akademik Program ve VisionIST etkinlikleri Metrohan’da düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.
“Herkes İçin Adalet” ilkesiyle yola çıkan 14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer, direktörü Prof. Dr. Bengi Semerci, program direktörü Alin Taşçıyan ve kısa metraj film koordinatörü Nil Kural’ın açıkladığı programı, bu yıl da sadece film gösterimleriyle kalmıyor, VisionIST kapsamında gündemin önemli meselelerine dair uzmanların katıldığı ufuk açıcı paneller düzenliyor, bir yandan da sinemacılarla buluşma olanağı sunuyor.
Bu yıl festivalde Altın Terazi Uluslararası Uzun ve Kısa Metraj Yarışma Filmleri ile beraber beş farklı bölümde toplam 60 yapım izleyiciyle buluşacak. Adalet Terazisi bölümünde yer alan yedi film; göçmenliği, eşitsiz gelir dağılımının yarattığı zorlu yaşam koşullarını, kadınların üzerindeki baskıları, bitip tükenmeyen mücadelelerini, savaşın altüst ettiği hayatları ve adalet arayışlarını farklı coğrafyalardan çok tanıdık hikâyelerle anlatıyor. 4. Kuvvet Direniyor adlı seçkide farklı coğrafyalarda ve dönemlerde, farklı eğilimlerden medya mensuplarının deneyimlerini, bakış açılarını ve iktidar sahiplerinden gördükleri baskıyı ele alan, doğru haber alma ve yayma hakkının önemini vurgulayan iki belgesel ve gerçek olaylara dayanan dört kurmaca yer alıyor. Festival, Yapa Zekâ’nın mahkemelerden ölüm sonrasına dek sınırları, riskleri ve olanaklarını tartışmaya açan iki filmi Yapay Zekânın Yeni Marifetleri bölümünde bir araya getirirken, sinemanın unutulmaz başyapıtlarından oluşan, geçmişten bugüne adaletsizlikleri örnekleyen bir seçkiyi Klasikler bölümünde izleyiciyle buluşturuyor.
Festivalde uzun metrajlı film gösterimleri Kadıköy Sineması ve CineWAM Nişantaşı City’s’de gerçekleşecek. Kısa film programı ve VisionIst etkinlikleri İBB Beyoğlu Sineması’nda yapılacak. Festival herkes için sinema, herkes için festival diyerek tüm sinemaseverlerin erişebileceği bir fiyat politikası belirledi. Öğrenci biletleri 20 TL, tam biletler 75 TL‘den Biletinial üzerinden Kasım ayının ilk haftasında satışa sunulacak
Açılış 21 Kasım’da CRR’de
14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin 21 Kasım akşamı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleşecek açılış töreninde onur ve katkı ödülleri sahiplerine takdim edilecek.
Altın Terazi Yarışma Jürileri Açıklandı
Festivalin Uluslararası Altın Terazi Uzun Metraj Film Yarışması’nda yarışacak 10 film usta isimlerden oluşan bir jüri tarafından değerlendirilecek. Jüri başkanlığını Taormina, Venedik ve Tribeca gibi pek çok festivalde direktörlük ve program danışmanlığı yapan, film endüstrisinin önde gelen yayınlarında çalıştıktan sonra The Film Verdict’i kuran, editörlüğünü ve baş eleştirmenliğini üstlenen Amerikalı yazar Deborah Young yapacak. Filmleri Montreal, Goa, Londra, Hamburg, Saraybosna gibi pek çok önemli festivale seçilen, Son Hasat adlı filmi bu yıl Toronto Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan senarist ve yönetmen Cemil Ağacıkoğlu; 2024'te Tribeca Film Festivali’nde Büyük Ödülü kazanan Bisiklet Satrancı adlı filmi 4.Kuvvet Direniyor bölümünde gösterilecek olan Kazak yönetmen, senarist ve yapımcı Assel Aushakimova; prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan ilk uzun metrajlı filmi Kar ve Ayı ile 15’ten fazla uluslararası ödüle layık görülen Avrupa Film Akademisi üyesi, yönetmen, senarist ve yapımcı Selcen Ergun; ilk filmi Başkasının Evi / House of Others ile Karlovy Vary Film Festivali'nde Batının Doğusu bölümü Büyük Ödül’ünü kazanan ve Adalet Terazisi bölümünde yer alan yeni filmi Antika Gürcistan’ın Oscar adayı olarak gösterilen yönetmen, senarist ve yapımcı Rusudan Glurjidze’den oluşan jüri 7500 Euro değerindeki Altın Terazi Uzun Metraj Film Ödülü’nün sahibini belirleyecek.
Sinema Yazarları Derneği - SİYAD jürisi Viktor Apalaçi, Ekrem Buğra Büte ve Pınar Tınaz’dan oluşuyor. Öğrenci jürisine Gökçen Çavdar, Bilge İris, Melisa Kenanoğlu, Sude Özçalı ve Taha Kıvanç Umurbek seçildi.
Altın Terazi Uzun Metraj Yarışma Filmleri
Altın Terazi için yarışacak olan on filmden altısı Türkiye prömiyerini yaparken tamamı İstanbul’da ilk kez izleyiciyle buluşacak.
Elina Psykou imzasını taşıyan Selanik, Prizren ve Kopenhag film festivallerinde ödüller kazanan hibrit belgesel Boşluktaki Bedenler / Stray Bodies, AB üyesi devletlerin kürtaj, tüp bebek ve ötanazi yasalarındaki tutarsızlıklar nedeniyle bir ülkeden diğerine giden kadınları takip ediyor. Yönetmenin önceki filmleri gibi Yunanistan’ın Tuhaf Dalga akımından izler taşıyan Boşluktaki Bedenler etik yaklaşımının sağlamlığının yanı sıra, disiplinler arası öğeler barındıran, özgün bir anlatı.
Mehmet Ali Konar imzalı Ceviz Yaprakları Sarardığında Türkiye’nin yasaklar, kayıplar ve başka dertlerle yaralı Kürt coğrafyasında geçiyor. Film, ölümcül bir hastalıktan mustarip baba Ciwan’ın ergenlik çağındaki oğlu Feyzi’ye bildiği her şeyi öğretmeye çalışırken politik gerilimin ortasında, iki taraf arasında sıkışmasını konu alıyor. USCFF dünya prömiyerini Göteborg FF’nde yapan bu filmin Türkiye prömiyerini sunuyor.
Berlinale Panorama’daki dünya prömiyerinin ardından Selanik Belgesel Festivali’nde Altın İskender ve FIPRESCI ödülleri kazanan, pek çok önemli festivale seçilen Çalınan Gezegenim / My Stolen Planet kahkaha ve gözyaşlarıyla dolu, yaratıcı bir belgesel. Yönetmen Ferahnaz Şerifi’nin doğduğu yıl yapılan İslam devriminin getirdiği hicap zorunluluğuna karşı çıkan kadınların miting görüntüleriyle başlıyor, 2022’de Mehsa Jina Emini’nin katledilmesinin doruğa çıkardığı aynı amaçlı protestolarla sona eriyor. Yönetmen Şerifi, kişisel arşivinden görüntülerle seküler bir ülkenin unutturulmaya çalışılan imgelerini günümüzün baskılarıyla karşılaştırıyor.
Türker Süer’in yönettiği Gecenin Kıyısı, orduya kayıtsız şartsız sadakatini asker babası aleyhine tanıklık ederek kanıtlamış genç subay Sinan’ın, ne suç işlediğini bilmediği, kendisi gibi subay olan ağabeyi Kenan’ı ifade vermek üzere Malatya’ya doğru çıktıkları 15 Temmuz 2016 darbe girişimine denk gelen yolculukları sırasında geçiyor. Venedik Yönetmenlerin Günleri, Toronto, Valladolid ve Selanik film festivallerine seçilen Gecenin Kıyısı, anti-militarist yaklaşımı ve Ahmet Rıfat Şungar ile Berk Hakman’ın performanslarıyla öne çıkıyor.
Jonathan Millet’nin ilk uzun metraj filmi Hayaletler / Ghost Trail Suriye’deki savaşa yol açan baskı rejiminin mağdurlarından birinin adaleti sağlama çabasına odaklanıyor. Annesi Beyrut’ta bir sığınmacı kampında oğlunun Berlin’de öğrenci olmasıyla avunurken, Hamid, sesini tanıdığı, ama yüzünü görmediği işkencecinin peşine düşüyor. Cannes Film Festivali Altın Kamera adayı olan ve Eleştirmenlerin Haftası’nın açılışını yapan bu tüyler ürpertici ve dokunaklı politik gerilim gerçek olaylara dayanıyor.
Nada Riyadh ve Ayman El Amir'in yönettiği Hayallerin Eşiği / The Brink Of Dreams, Mısır’ın güneyinde, muhafazakâr bir Koptik kasabasında geçen bir büyüme öyküsünü anlatıyor. Bu umut saçan belgesel, bir grup genç kadının ataerkil düzen içinde kendilerini özgürce ifade etmek için sokak tiyatrosu yapmasını konu alıyor. Hayallerini gerçekleştirmekle toplumun beklentileri arasında kalan kadınların hikâyesi, dünya prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde En İyi Belgesel’e verilen Altın Göz’ü kazandı. Film Türkiye’de ilk kez festival kapsamında gösterilecek.
Lotfi Achour’un Locarno Film Festivali Bugünün Sinemacıları bölümünde dünya prömiyerini yapan ve Vancouver FF’de İzleyici Ödülü kazanan Kırmızı Çocuklar / Red Path, terörizm ve terörizmle yetersiz mücadelenin sonuçlarına odaklanan çok katmanlı bir film. Türkiye’de festival kapsaında prömiyerini yapacak Kırmızı Çocuklar, kuzeni Nizar, yasaklı bölgelerine girdiği için Tunus’un dağlarında cihatçılar tarafından gözü önünde öldürülen çocuk yaştaki Achraf’ın gözünden yaşananları anlatıyor.
Sandhya Suri imzalı Santosh ile “İnsanları doğuştan cinsiyetlerine ve kastlarına göre ayrımcılığa uğratan bir sistem içinde adalet nasıl sağlanır?” sorusuna cevap arıyor. Ölen kocasının yerine polis memuru olarak işe giren Santosh ile meslekte katılaşmış Müfettiş Sharma bir yandan yozlaşma ve mizojiniyle mücadele ediyor bir yandan da Hindistan’ın kuzeyinde, kast sisteminin en altında yer aldıkları için sürekli istismar edilen Dalit toplumundan bir kız çocuğunun öldürülmesi olayını araştırıyor. Cannes FF Belirli Bir Bakış bölümündeki prömiyerinin ardından onlarca dünya festivalinin resmi seçkisine davet edilen Santosh, siyasi ve entelektüel açıdan sağlam bir polisiye olarak İngiltere’nin Oscar adayı ilan edildi ve Türkiye’de ilk kez festivalde izleyiciyle buluşacak.
Pingyao FF’de En İyi Yönetmen Roberto Rossellini Ödülü kazanan Boris Lojkine imzalı Süleyman’ın Hikâyesi / The Story of Souleyman iltica talebi kabul edilene dek geçimini sağlayabilmek için Paris sokaklarında pedal çevirerek yemek taşıyan Gineli kurye Süleyman ile göçmenliğe çarpıcı bir bakış sunuyor. Kendisi de göçmen olan Abou Sangare, müthiş bir performansla hayat verdiği Süleyman karakteri ile Cannes Film Festivali Belirli Bir Bakış bölümünde En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazandı, film ise Jüri Ödülü’ne değer görüldü
Santiago Lozano Álvarez'in Berlin Film Festivali Panorama bölümünde prömiyerini yapan, Guadalajara FF’nde En İyi Senaryo ve Görüntü ödüllerini kazanan filmi Üç Siyah Işık Gördüm / I Saw Three Black Lights katı bir gerçekliğin içinde metafizik bir dünya tasvir ediyor ve merkeze öldürülen oğlunun cesedini aramak için ormana yaptığı yolculukla hayatını riske atan bir babayı koyuyor. Festivalde Türkiye prömiyerini yapacak film, Kolombiya’da insanların her gün karşı karşıya kaldıkları tehdit ve şiddeti gözler önüne sererken; ülkede halen devam eden krizde, halkın katlanmak zorunda kaldığı korku ve yıkımı tüyler ürpertici ve amansız bir bakışla aktarıyor.
VisionIst Panel ve Söyleşileri Herkese Açık ve Ücretsiz!
USCFF bu yıl bir yenilik yaptı ve VisionIST bölümünü dünya ve ülke gündemini yakından ilgilendiren filmlerden yola çıkan başlıklar altında sinemacılar, hukukçular ve farklı alanlardan uzmanların izleyicilerle buluştuğu bir özgür ve eleştirel düşünme, bilgi edinme, diyalog kurma ve yapıcı tartışma platformuna dönüştürdü. İzleyicilerin birçok alanda farklı bakış açıları kazanmalarını hedefleyen etkinlikler 23-25 Kasım tarihleri arasında Beyoğlu Sineması’nda ücretsiz olarak izlenebilecek.
Sinemada Kadın Özgürleşmesi başlıklı panel, festivalde gösterilen Boşluktaki Bedenler, Hayallerin Eşiği, Çalınan Gezegenim, Kara Kutu Günlükleri ve Memeli filmlerinden ilham alınarak düzenlenecek. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi, film eleştirmeni, yazar Umut Tümay Arslan’ın moderatörlüğünde psikiyatr, yazar, psikoterapist Arzu Erkan, feminist, aktivist ve avukat Hülya Gülbahar ile senarist, yönetmen, kurgucu, görüntü yönetmeni Senem Tüzen 23 Kasım’da saat 15.00’da tüm katılımcılara açık olarak bir araya gelecek.
24 Kasım’da ise VisionIST kapsamında usta isimlerin konuşmacı olacağı iki özel etkinlik gerçekleşecek. Alin Taşçıyan moderatörlüğünde festivalin jüri üyesi yönetmen, senarist Cemil Ağacıkoğlu ile saat 13.00’da Beyoğlu Sineması’nda bir ustalık sınıfı gerçekleşecek. Cemil Ağacıkoğlu Sinema Serüvenini Anlatıyor başlıklı ustalık sınıfının ardından saat 15.00’da Görüntü Yönetmenleri Derneği Başkan Yardımcısı Meryem Yavuz, festivalin Sinemaya Katkı Ödülü Sahibi Çetin Tunca’nın izleyiciyle buluşacağı söyleşiyi modere edecek ve onun sinemasına dair bir sunum yapacak.
25 Kasım’da festivalin 4. Kuvvet Direniyor ve Yapay Zekâ’nın Yeni Marifetleri bölümlerine paralel iki panel düzenlenecek. Festivalde gösterilen Yapay Adalet filminin açtığı tartışmaya boyut kazandırılacak Yapay Adalet: Nesnellik mi, Çelişki mi? başlıklı panel saat 13.00’da düzenlenecek. Bilişim uzmanı, mühendis, iş insanı ve yazar Füsun Sarp Nebil moderatörlüğündeki panelin konuşmacıları Yapay Zekâ ve ceza hukuku alanında çalışma yürüten kriminolog, akademisyen Dr. Buket Abanoz Öztürk ve İTÜ Yapay Zekâ ve Veri Bilimi ve Uygulamaları Araştırma Merkezi yönetim kurulu üyesi Prof. Altan Çakır olacak.
Medya, sinema ve hukuk ilişkisini özgürlük kavramı çerçevesinde irdeleyen 4. Kuvvet Direniyor başlıklı panel ise 25 Kasım’da saat 15.00’da gerçekleşecek. Panele gazeteci - yazar ve senarist Zehra Çelenk moderatörlüğünde avukat-gazeteci Fikret İlkiz, Basın Konseyi Başkanı, gazeteci Pınar Türenç ve belgesel yönetmeni Mustafa Ünlü konuşmacı olarak katılacak.
VisionIST’in izleyiciye kapalı tek etkinliği ise 23 Kasım’da gerçekleşecek. Prof. Dr. Adem Sözüer’in moderatörlüğünde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğretim üyesi Volkan Aslan ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi Ulaş Karan’ın konuşmacı olacağı Yasalarda ve Uygulamada "Sansür": Film Sektörünün Hakları başlıklı oturum sektör temsilcileri ve hukukçuların katılımıyla düzenlenecek.
Adalet Terazisi
Saraybosna Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan Vuk Ršumović imzalı Tanrıların Arasında / Dwelling Among the Gods Türkiye’de ilk kez festivalde izleyiciyle buluşacak. Venedik Eleştirmenler Haftası ödüllü ilk uzun metrajlı filmi No One's Child ile tanınan Vuk Ršumović, bu kez kocası ve üç küçük çocuğuyla birlikte Taliban rejiminden kaçıp göçmen olarak Avrupa’ya gitmek isterken Sırbistan'da sıkışan Ferişte’yi merkezine alıyor. Ferişte büyük umutlarla çıktığı yolculukta Belgrad’a vardığında, kendisinden önce gelen kardeşinin boğulduğunu öğreniyor ve onu kendi adıyla gömmek için ailesinin geleceğini dahi riske attığı bir mücadeleye başlıyor. Bu bürokratik mücadele hem insanca muamele görecekleri bir yerde yaşamak isteyen göçmenlerin hem de ait olduğu topluma rağmen güçlü kadın olmanın gerçeklerini sakin, ama çarpıcı bir dille gözler önüne seriyor.
Bu yıl Cannes Film Festivali Belirli Bir Bakış bölümünün dikkat çeken yapımlarından, Somali sineması için cesur bir yeni ses olan Mo Harawe imzalı Cennetin Yanındaki Köy / The Village Next to Paradise, insansız hava aracı saldırıları tehdidi altında ölümün gölgesinin hiç eksilmediği cennet gibi bir coğrafyada, daha iyi bir hayat arayışındaki bir aileyi takip ediyor. Yaşadığı coğrafyanın zorluklarını kavramaya çalışan küçük bir çocuk, oğlunun eğitim görmesi için yasadışı yollara sapma riskini alan babası ve kadın olmanın dezavantajını iş hayatına atılarak gidermeye çalışan halasından oluşan aileyi odağına alan film aynı zamanda yönetmenin memleketi Somali’ye Batı’nın önyargılı bakışının tam tersi bir portre çiziyor. Cannes’a seçilen ilk Somali filmi olarak tarihe geçen Cennetin Yanındaki Köy / The Village Next to Paradise sinematografisiyle de dikkat çekiyor. Anab Ahmed Ibrahim, Saraybosna Film Festivali’nden En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ile döndü.
Bu yıl Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan Agathe Riedinger’in ilk uzun metrajlı filmi Ham Elmas / Wild Diamond zamanının ruhunu genç nesil üzerinden yansıtan bir toplumsal eleştiri sunuyor. Film, Fransa’nın bir Güney şehrinde, gelecek hayalini internet fenomeni ve televizyon şöhreti olmak üzerine kuran; kadınlara sadece fiziksel değer biçen tüketim toplumunda kendini bile isteye arzu nesnesine dönüştüren 19 yaşındaki Liane’in hikâyesini beyazperdeye taşıyor. Sosyal medya ve reality şovlar ile git gide artan güzellik takıntısı, ünlü olma ve hayran edinme isteği ve “hater”lar… Film, hayatımıza giren tüm bu kavramları, beden sömürüsüne varan tehlikenin boyutlarını ve günümüzde “birisi” olmak tanımının değişen algısını gözler önüne seriyor.
Anne olmak istememek bir tercih ve hak olamaz mı, anne olmamak için illa bir sebep mi gerekiyor? Liliana Torres, Memeli / Mamifera ile tam da bu sorular üzerinden ataerkil mutluluk formülüne farklı bir bakış açısı getiriyor. Erkek arkadaşı ile keyifli bir hayatı paylaşan sanat eğitmeni Lola filmin ana karakteri ve beklenmedik hamileliği karşısında aslında net olan anne olmama kararını sorgulamak zorunda kalıyor. Çünkü bugüne kadar çocuk sahibi olmak istemeyen erkek arkadaşı baba olmak istediğini söylüyor, kürtaj için gittiği klinikte ve çevresinde baskı görüyor. Lola’nın kendi tercihleri, korkuları ve annelik baskısı ile baş başa geçirdiği üç günde geçen film, dramatik konusuna rağmen mizah dozunu da ihmal etmiyor. Başrol oyuncusu Maria Rodriguez Soto, bu filmdeki performansıyla SKSW FF’de Jüri Özel Ödülü kazandı.
Rusudan Glurjidze, Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yapan ikinci uzun metraj filmi Antika / The Antique ile Güney Osetya ihtilafı nedeniyle Gürcistan’ın Rusya Federasyonu’ndan ayrıldığı ve Rus hükümetinin Gürcüleri sınır dışı ettiği 2006 yılına uzanıyor ve gerçek olaylardan esinleniyor. Glurjidze, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Rusya’nın mahkumiyetine yol açan bu olayları St.Petersburg’da geçen sıra dışı dostluk, dayanışma, aşk ve iş ilişkilerini ele aldığı çok katmanlı bir öykünün arka planında kullanıyor. Türkiye’de ilk kez festivalde izleyiciyle buluşacak, Gürcistan’ın Oscar adayı film, insanların hayatlarının alt üst oluşunu özgür ruhlu genç Gürcü kadın ve alışkanlıklarına bağlı yaşlı Rus erkeğin kesişen yolları üzerinden mizahla yumuşatarak gösteriyor.
2020 yılında ilk filmi Namo ile Altın Terazi kazanan, 2022’de Sonu Yok ile yeniden yarışmaya seçilen Nader Saeivar Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan Şahit / The Witness ile bir kez daha festival izleyicisiyle buluşuyor. Yönetmen Nader Saeivar ve Cafer Penahi’ni senaryosunu birlikte yazdıkları film, İran’da geçen adli bir meseleyi beyazperdeye taşıyor. Emekli dans öğretmeni Tarlan, çok sevdiği öğrencisinin önde gelen bir hükümet figürü olan eşi tarafından öldürülmesine şahit oluyor. Polisin soruşturmayı reddettiği bu cinayet için adalet savaşına giren Tarlan, itibarını ve hayatını riske atmak ve baskıya boyun eğmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalıyor. Film, kadınların ve çocukların baskı ve şiddet görmesi, erkeklerinse cezasız kalmasını incelikli bir senaryo ve çarpıcı performanslarla beyazperdeye yansıyor.
Türkiye prömiyerini festivalde yapacak Michael Krummenacher imzalı Hain / The Traitor İkinci Dünya Savaşı sırasında prensipte tarafsız olan İsviçre’nin tarihinden az bilinen bir kesiti, idam edilen ilk İsviçre vatandaşı Ernst Schrämli’nin gerçek yaşam öyküsünü temel alarak sunuyor. Hiç istemediği halde silah altına alınan Ernst, bir Alman manipülatörün eline düşüp onun sayesinde Berlin’de caz solisti olma hayali kurarken askeri sırları sızdırmaya başlar. Suçu keşfedildiğinde Ernst casusluk ve vatana ihanetten ölüm cezasına çarptırılır. Ernst'in hayatının son yıllarını anlatırken geçmişle de hesaplaşan film, İsviçre’nin tarafsızlığını Mihver Devletleri’ne silah ihracatı üzerinden de cesur ve eleştirel bir dille sorguluyor. Hain, Türkiye prömiyerini festivalde yapacak.