"Vahşetten insanlığa yönelen hiçbir evrensel tarih yoktur"
Krops Tiyatro, ilk oyunu "Hiç Kimsenin Öyküsü" ile geçtiğimiz sezon tiyatroseverlerden büyük ilgi gördü.
Krops Tiyatro İstanbul Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Dilek Güven ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Oyunculuk Anasanat Dalı’ndan öğrencileri Anıl Kır, Ertunç Uygun, Ali Sığa, Esra Akbaş, Umut Barış Taşdemir, Mehmet Emektar, Güvenç Selekman tarafından 2017 yılının Mart ayında kuruldu.
"Umut meğer ne önemliymiş insan yaşamında, belki de tüm yaşamlarda, bir ağaçta, bir çiçekte, bir köpek, bir caretta carettada mesela… Yok olmaya başlayanın değerini, yok olmaya başladığında anlıyor insan.
Umut ne kadar yaşamaya, geleceğe, eylemeye, artık bu son dediğiniz anda bile devam etmeye iteliyorsa insanı, umutsuzluk da o kadar bitiriyor yaşamı, ölüm oluyor, çöl oluyor, kuraklık ve açlık oluyor, bitiş oluyor.
Bizler kafalarımızda cümleler, içimizde kıpırtılar, sesler, görüntüler, haykırışlar ve fısıltılarla bir araya gelip günlerce isim düşündük bu yeni doğana. Sonra bu düşüncemizi toprağa bırakıverdik, ona can suyu verip açsın ve umut olsun diye, birlikte düşünelim, söyleyelim, yüzleşelim eğer tiyatro bir dokunma biçimiyse dokunalım diye…O tohumu attık ya toprağa, birlikte ekinleri toplayalım hasat yapalım diye…
Çünkü inanıyoruz tohum varsa hasat mümkündür, tiyatro varsa ‘Krops’ da yakındır" diyerek ilk oyunları, Baki Erdi Mamikoğlu’nun kaleme aldığı, barışın ilan edildiği bir dönemde, karşı cephelerde savaşan iki insanın, bir tren kompartımanında karşılaşmaları sonucu yaşananları anlatan “Hiç Kimsenin Öyküsü” ile ilk kez 19 Nisan 2017'de tiyatroseverlerle buluştular.
Umutları hiç eksik olmadı öyle ki oyun 18.Direklerarası Seyirci Ödüllerinde "Umut Veren Yeni Tiyatro Grubu" ödülünü kazandırdı. "Hiç Kimsenin Öyküsü" büyük bir ilgi gördü. Onlar da seyircilerinden aldığı bu desteği alışıla gelmemiş bir farkındalık yaratarak sezonda izleyeme fırsatı bulamayanlar ve İstanbul’dan uzakta olanların izleyebilmesine olanak sağlamak için bir platformda paylaştılar.
“Vahşetten insanlığa yönelen hiçbir evrensel tarih yoktur, sadece sapandan bombaya geçiş vardır.” T. ADORNO
İnsanlık tarihine panoramik bakabilseydik uzaktan bir manzaraya bakar gibi, ne hissederdik, nasıl değerlendirirdik bu manzarayı acaba? Onca acıyı, yıkımı, kanı, gözyaşını nasıl adlandırırdık da, ardından hangi türküyü söylerdik, kahramanlık mı, ağıt mı, gurur mu, öfke mi, pişmanlık mı…Sonra belleklerimize kazınan bu manzarayla nasıl yaşamaya devam ederdik, bu yükü taşırken sırtımızda yorgunlukla bir köşede düşünmez miydik, yıllar sonra bizim baktığımız gibi birileri de bakıverse bu manzaraya, bizi de görmez miydi bu panoramada…Biz de artık bu manzaranın bir parçası oluvermez miydik onun gözünde?
İki insan… Karşılaşırlar bir tren kompartımanında. Bilmezler ki, aynı şehirde yaşarlar, ve hatta bilmezler ki komşular. Bilmezler ki, onlar farklı renktedirler, farklı renklerin cephelerinde geçirmişlerdir, bir gün önce ilan edilmiş barışın savaşını. Hiç kimsedirler onlar, ya da belki herkes. ‘Savaş alanı’ aslında sadece savaş alanı değildir, bellekleridir, anılarıdır, tarihleridir, yargıları ve önyargılarıdır, bugünleri ve yarınlarıdır, hikayelerinde artık noktayla biten bir cümle değildir ‘cepheler’.
Bu tren bir öyküye giderken yollar nasıl kesişir, yollar nasıl geçilir?
Yazan: Baki Erdi Mamikoğlu
Yöneten: Dilek Güven
Yönetmen yardımcısı: Ali Sığa
Müzik: Emin Serdar Kurutçu
Işık: Yüksel Aymaz
Dekor-Kostüm Tasarımı: Rabia Kip
Oyuncular: Anıl Kır, Ertunç Uygun
Oyun Süresi: Tek Perde, 75dk
Ayrıca okuyucularımızla paylaşmamıza izin verdiği için Kültür Sanat Gazetesi olarak Dilek Güven'e teşekkürü bir borç biliriz.