İSTANBUL’UN ‘TERS YÜZ’ HALİ BU SERGİDE

İSTANBUL’UN ‘TERS YÜZ’ HALİ BU SERGİDE

Pera Müzesi, İstanbul’un son yıllarda yaşadığı değişimi, buna uyum sağlayan ve sağlamayan sakinlerini “Ters Yüz Pera” sergisinde bir aya getiriyor

Her gün önünden geçtiğimiz belki fark ettiniz ama orada durmasına anlam vermediğiniz havuzlar! Bazıları dekor bazıları zenginliğin temsili için oraya konulmuş. Oysaki “Her Havuzun Dibi Aynı” oluyor.

Memleketin derdiyle orantılı yaşıyoruz.  Her an bir sokağında siyasi bir sohbetlerle karşılaşabilirsiniz? Büyük, küçük, renkli, renksiz binalar, gelişi güzel park edilmiş otomobillerle dolu kente baktığınızda bu sesleri işitebilirsiniz.

Peki ya İstanbul mimarisinin en güzel unsurlarından biri olan merdivenler. Her basamağında hangi hedefleri gizlidir?

10 yıl öncesine kadar hayatımızda olmayan ‘çiz kekler’ ve elimizden düşürmediğimiz kahveler…Turistlere hizmet veren restoranlar ve kafelerin bir parçasına dönüşümüzü simgeler.

Küratörlüğünü Bauhaus Üniversitesi, Weimar’dan Prof. Mona Mahall ve Yelta Köm ile Bremen Sanat Üniversitesi’nden Prof. Aslı Serbest’in üstelendiği “Ter Yüz  Pera” sergisi,  küresel kapitalist ilişkileri ve yerelleşmiş kültürel pratikleri araştırıyor. Küresel turizmin bir parçası, yerel gelenek ve adetlerin kitlesel üretimine ve ticarileşmesine atıfta buluyor.

Tahran, Osaka, Hong Kong, Berlin, İstanbul, Weimar ve Almanya’nın diğer kentlerinden 20 sanatçı, mimar ve araştırmacıyı bir araya gelerek oluşturduğu sergi “Ter Yüze”  edilmiş şehre modern bir bakışı temsil ediyor.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Oryantalist Resim Koleksiyonu'nda yer alan ve 1906 yılına tarihlenen ünlü Kaplumbağa Terbiyecisi ile 17. yüzyıla ait bir harem betimlenmesinden hareketle yola çıkan Ters Yüz PƎRⱯ, yalnızca Avrupa değil Çin ve İran ile küresel kültür, ekonomik değişim ve siyasi temas tarihini canlı tutan seramik, ağırlık ve ölçü koleksiyonlarından da ilham alıyor. 

“Küreseller”, “Basamaklar” ve “Spekülasyonlar” başlıklı üç bölümden oluşan sergi, vadedilmiş daha iyi bir modern dünyanın ve dönüştüğü yıkık dökük parçaların değil, yaşamlarımızın, estetik pratiklerimizin ve bilgilerin de dönüşümünde denemeler yaratmayı hedeflerken orantısız küresel kapitalist ilişkilerin ve yerelleşmiş kültürel pratiklerin biçimlendirdiği sanat dünyasını gözlemliyor. 

Mekânlar ve metinlerde denemeler

Ters Yüz PƎRⱯ, kendini henüz başlangıç aşamasında olan, test edilen ve öğrendikçe değişen birçok yöntem ve pratik yoluyla oluşturuyor. Çoğunlukla yerleştirme olarak gerçekleştirilen pratikler mekânsal-metinsel ve görsel olmanın yanı sıra araştırma ve sürece dayanıyor. Sanat, mimari, estetik ve üretimin ayrı, bireyselleştirilmiş ve temelden ataerkil olmayan bir duruş olarak düşünülmesinden hareket ediyor. Sanatsal özerklik ve öznelliği sorguluyor, her ikisini de iktidarların anlattığı tarihler olarak okuyor. 

Süreç ve diyaloğa dayanarak, sergilenen tüm çalışmaların düşünceleri ve süreçleri çerçevelendirmeye yarayan bir ortak beyaz tahta yoluyla kolektif olarak tasarlandığı Ters Yüz PƎRⱯ sergisine, ziyaretçileri de süregelen karşılaşmalara dahil etmek için alan sağlayan bir çalışma masası eşlik ediyor.

Yerel sanat mekânlarına odaklanıyor

Ters Yüz PƎRⱯ İstanbul’da bulunan sanat kurumlarına ve onların “dışına”; güncel sanat mekânlarının yanı sıra onların kentsel çevrelerine, yüksek ve popüler kültür arasında gösteriler ve sokaklar boyunca ilerleyerek bakıyor. 

Turistik yeniden üretim çağında kent

Serginin “Küreseller” bölümü; “turistik yeniden üretim çağında kent”in sömürgeci küresel izlerini, pürüzsüz nesneleri, sırlı yüzeyleri, fotoğrafları ve popüler kültürdeki “eşit estetik hakları” olan hareket hâlindeki buluntuları bir araya getiriyor. Ziyaretçiler, deterjan kokusunun küresel kenti ak pak yıkanmış olarak taklit ve teşhir eden havuzlardan, yiyecek ve Guzmania bitkilerinden oluşan eleştirel bir manzaradan geçiyor. Pera Müzesi’nin Art Deco kafesinden ödünç alınan avize, kurumun şaşalı Belle Époque kırılganlığının altını çiziyor. Müzenin, mağazasının ve gündelik yaşamın arada kalmış mekânlarına konumlanan küreseller, canlandırma ve eleştiri arasındaki sınırları, –çevresel felaket karşısında– aşma amacıyla yüksek kültür ve popüler kültür, kuramlar ve sosyal medya, ana akım ve ezoterik bilgi arasında hareket ediyor.

 Hilal Solmaz

 

Google+ WhatsApp