Bir Adana Altın Koza Film Festivali’ni daha geride bıraktık. Bu yıl 31.‘si düzenlenen festivale ilgi yoğundu. Bağımsız sinema için büyük öneme sahip film festivalleri, bu yapımların görünür olmasını sağlıyor. Salonların doluluk oranına baktığımızda halkın da bu festivali sahiplendiğini görüyoruz. Uluslararası Adana Altın Koza’da bu yıl gözlemlediğim eksiklere rağmen nitelikli bir festival geçirdik.

Festivale Nuri Bilge Ceylan’ın jüri başkanlığı yapması, Serenay Sarıkaya, Mehmet Aslantuğ gibi ünlü isimlerin jüride yer alması, bu ilgiyi biraz daha arttırmış olabilir. Kendisiyle ayak üstü konuşma fırsatı bulduğum Serenay Sarıkaya, bağımsız yapımlarda rol almayı çok istediğini söyledi. Kim bilir, belki seneye filmiyle katılır.

11 filmin yarıştığı ulusal yarışmada 8’inin ilk film olmasına rağmen başarılı bir seçki izledik. Ceylan, Aslantuğ, oyuncu Sarıkaya’nın yanı sıra yazar/senarist Nermin Yıldırım, yönetmen/senarist Mustafa Kara, kurgucu Ayris Alptekin’in yer aldığı jüri, en iyi film ödülünü Murat Fıratoğlu’nun yönettiği, ‘Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri’ne verdi.
Festivalin beğenilen yapımları arasında yer alan “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri” filminin ödülünü sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum. Venedik Film Festivali’nde de jüri özel ödülü alan film içinde bolca umut barındırıyor.

Ödül töreninde "Yılmaz Güney" ödülüne ise Türker Süer'in yönettiği "Gecenin Kıyısı" filmi layık görüldü. Süer'in “Gecenin Kıyısı” ve Fıratoğlu’nun yönettiği “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri” festivalin iki favori yapımları arasında görülüyordu dolayısıyla jürinin kararı şaşırtmadı.

Kadınlara ödül yok

Festivalde dikkatimi çeken Ceylan Özgün Özçelik’in “On Saniye”, Vuslat Saraçoğlu’nun “Bildiğin Gibi Değil” ve Zeynep Köprülü’nün yönettiği “Su Yüzü” filmlerinin hiç ödül almamasıydı. Özçelik, ilk filmi Kaygı ile Berlin Film Festivali’nde yarışmış, “Cadı Üçlemesi” ile kadına yönelik ayrımcılığı farklı bir dille ele almış başarılı bir yönetmen.
Vuslat Saraçoğlu ise “Borç” filmiyle 37. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde en iyi film ödülü almış, yine “Bildiğin Gibi Değil” ile 43. İstanbul Film Festivali’nde en iyi senaryo ve en iyi erkek oyuncu ödüllerine layık görülmüş yönetmenlerimizden biri.

Adana Altın Koza’da her iki yönetmenin hiçbir ödüle layık görülmemesi şaşırttı. Yarışmada rakiplerinin aksine hikayelerindeki diyalog seçimleri ve klişeden uzak anlatım biçimleriyle oldukça iyi filmlere imza attılar.

Jüri üyesi Nermin Yıldırım, ödül töreninde yaptığı konuşmasında “özellikle aileye bakarken kurduğumuz hikayeler, erkeklerin dünyasında arka fonda hafifçe salınır görünmediği, kendi hikayelerini, kendi perspektifleriyle anlattığı zamanlardan çok daha sahici ve gerçekçi yerlerden çıkıyor. O zaman dönüştürücü oluyor. Önümüzdeki sene burada daha çok kadın hikayesi görmeyi umuyorum” sözlerine vurgu yaparken kadın yönetmenlerin filmlerinin hiç görülmemesi, tuhaf karşılandı

Törenden sonra konuyu bir sinemacı arkadaşımızla değerlendirme fırsatımız oldu. “Neden kadın yönetmenleri hiç görülmedi” diye sorduğumda, kadın erkek ayrımı yapmadan filmlerin zayıf olduğunu belirterek kadınlara ayrıcalık mı tanınmalıydı? cevabını verdi. Bunun üzerine kendisine hiçbir kategoride başarılı değillerdi mi diyorsunuz? dediğimde ise sessizlik…

Yukarıda her iki yönetmenin başarılarını size sıralamamın nedeni, her iki filmi izleyen biri olarak haksızlık yapıldığını düşünmemdi. Ödül töreninde sahnede kadın yönetmen görmeyi isterdim. Yine eril bakış açısı olan “sırf kadın diye” cümlelerine itiraz ederek şunu belirtmek istiyorum ki kadınlar hiç kimseden, hak etmedikleri ödülleri istemiyor, görülmemeye itirazları var.

Kısa Film ve Belgeselcilerin İsyanı

31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde ilk kez kısa film ve belgesel ödülleri takdim edilmeden Uzun Metraj Film ödülleri dağıtıldı. Ödüller dağıtıldıktan sonra salonun boşalması tepkilere neden oldu. Festivallerde sık sık tartışma konularından biridir, kısa film ve belgesel seçkisinin izlenmemesi. Bu sorunun ulusal seçkiye denk gelmeden özel gösterimle halledilebileceğini düşünüyorum.