DÜNYA SİNEMASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ'NDE
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 6-17 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek 37. İstanbul Film Festivali için geri sayım başladı
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 6-17 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek 37. İstanbul Film Festivali için geri sayım başladı. Geçtiğimiz günlerde sona eren Berlin Film Festivali’nde ilk kez izleyici karşısına çıkan birçok film, bu yıl da Türkiye prömiyerlerini 37. İstanbul Film Festivali’nde yapacak.
68. Berlin Film Festivali’nde ilk defa izleyiciyle buluşan, festival takipçilerinin izleme listelerinde şimdiden yerini alan ve sinemaseverlerin merakla beklediği filmler, 37. İstanbul Film Festivali’nin programında yerini almaya başlıyor. Berlinale’nin İstanbul Film Festivali programında yer alacak sürprizleri devam edecek.
Berlinale’nin Açılış Filmi Isle Of Dogs İstanbul Film Festivali’nde
Berlin Film Festivali’nin açılış filmi olarak gösterilen ve Wes Anderson’a En İyi Yönetmen Ödülü’nü getiren, çocuklarla köpeklerin kahraman olduğu, aksiyon, macera ve duygu dolu epik bir masal olan Isle of Dogs, Türkiye’de ilk kez 37. İstanbul Film Festivali’nde izleyiciyle buluşuyor.
Berlinale’den Ödüllü Filmler
Berlinale kapsamında, Malgorzata Szumowska’nın Gümüş Ayı–Büyük Jüri Ödülü kazanan son filmi Twarz(Mug); Marcelo Martinessi’nin Ana Brun’e kazandırdığı En İyi Kadın Oyuncu, Alfred Bauer Ödülü veUluslararası Sinema Eleştirmenleri FederasyonuFIPRESCI Ödülü ile birlikte Berlin’den 3 ödülle dönen son filmi Las Herederas; Gümüş Ayı’yı evine götüren Alexey German Jr.’ın son filmi Dovlatov gibi sinemaseverlerin heyecanla beklediği filmler 37. İstanbul Film Festivali’nde gösteriliyor.
Berlinale’nin En Merak Edilenleri
Alman yönetmen Christian Petzold’un günümüz göçmenlerine geçmişten bakan ve Altın Ayı için yarışan filmi Transit;Philipp Jedicke’nin Grammy ödüllü besteci, piyano virtüözü Chilly Gonzalez’in nasıl bir pop yıldızına dönüştüğünü anlattığı ve Panorama bölümünde dünya prömiyerini yapan Shut Up And Play The Piano; festivalin Forum bölümünde gösterilen Josephine Decker’ın delilikle dahilik arasındaki ince çizgiyi incelediği filmi Madeline's Madelineve festivalin Forum bölümünde dünya prömiyerini yapan, savaşın saçmalığını gerçek askerler aracılığıyla sinemaya aktaran Arjantinli tiyatro yönetmeni Lola Arias’ın filmi Teatro de Guerra, 37. İstanbul Film Festivali programında yer alıyor.
37. İstanbul Film Festivali Programından Berlinale Seçkisi
Isle of Dogs / Wes Anderson
Oyuncak gibi setlerin, görsel zenginliğin, masalsı hikâyelerin ustası Wes Anderson’ın Berlin Film Festivali’nin açılışında gösterilen son filmi Isle of Dogs, festivalden En İyi Yönetmen ödülüyle döndü. Japonya’da geçen bu hareketli ve sevimli animasyonun seslendirme kadrosu, Bryan Cranston’dan Edward Norton’a Liev Schreiber’dan Greta Gerwig, Bill Murray, Jeff Goldblum, Scarlett Johansson ve Tilda Swinton’a yıldızlar geçidi gibi. Isle of Dogs, Wes Anderson’ın sınırsız hayal gücünü yansıtan, çocuklarla köpeklerin kahraman olduğu aksiyon, macera ve duygu dolu, epik bir masal.
Twarz (Mug) / Małgorzata Szumowska
Body / Bedenve In the name of / Adına filmleriyle tanıdığımız Polonyalı yönetmen Malgorzata Szumowska’nın son filmi, Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı–Büyük Jüri Ödülü kazandı. Mug, günümüz toplumunu yüzü bir kazada deforme bir adam üzerinden eleştiriyor ve ikiyüzlülük, dürüstlük, yüzeysellik, kimlik gibi kavramları absürt bir tarzla inceliyor.
Las Herederas / The Heiresses / Marcelo Martinessi
Paraguaylı yönetmen Marcelo Martinessi, dünya prömiyerini yaptığı Las Herederas, Berlin Film Festivali’nden tam üç ödülle döndü: En İyi Kadın Oyuncu (Ana Brun), Alfred Bauer Ödülü ve uluslararası sinema eleştirmenleri federasyonu FIPRESCI Ödülü. Yönetmen Martinessi, bu ilk uzun metrajlı filminde mirasyedi iki kadının 30 yıllık birlikteliklerinin ekonomik sorunlarla nasıl yıprandığını ve yeni bir niteliğe büründüğünü anlatıyor. Sınıf farklılıklarına ve kadın özgürleşmesine özgün bir bakışla yaklaşan Las Herederas, sinema üretiminin kısıtlı olduğu Paraguay’dan uzun zamandır çıkan en nitelikli filmlerden.
Dovlatov / Alexey German Jr.
Ünlü Rus yönetmen Alexey German Jr.’ın son filmi, büyük Rus filmi geleneğini takip ediyor ve 1971’de Leningrad’da Brejnev rejiminde muhalif yazar Sergei Dovlatov’u izliyor. Film, En İyi Sanatsal Katkı dalında Gümüş Ayı kazandı.
Transit / Christian Petzold
Barbara, Phoenix, Yella ve Jerichow ile tanıdığımız Alman yönetmen Christian Petzold’un Berlin Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan son filmi Transit, günümüz göçmenlerine geçmişten bakıyor. Anna Seghers’in 1942 tarihli romanından sinemaya uyarlanan Transit, Nazilerin Fransa’yı işgaliyle Marsilya’dan kaçmaya çalışan Alman mültecileri izliyor. Belirsiz bir tarihte geçen Transit, bu sayede tarihle günümüzü bir araya geliyor.
Shut Up And Play The Piano / Philipp Jedicke
Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünde dünya prömiyerini yapan, yönetmenliğini Philipp Jedicke’nin yaptığıShut Up And Play The Piano, Grammy ödüllü besteci, piyano virtüözü Chilly Gonzalez’in nasıl bir pop yıldızına dönüştüğünü anlatıyor. Feist, Jarvis Cocker, Peaches, Daft Punk ve Drake gibi birçok sanatçıya esin veren Gonzales’in Kanada’dan 1990’ların Berlin yeraltı müzik dünyasına oradan konser salonlarına yolculuğunu izleyen film, piyanodan punk’a, oradan klasik müziğe çok geniş bir müzik yelpazesini de içeriyor.
Madeline's Madeline / Josephine Decker
Dünya prömiyerini Sundance’te gerçekleştiren, Berlin Film Festivali’nde Forum bölümünde gösterilen Madeline’s Madeline’de anne rolünde yönetmenliğiyle tanıdığımız Miranda July, Madeline rolünde ise Helena Howardolağanüstü bir performans gösteriyor. Josephine Decker’ın üçüncü uzun metrajlı filmi, ruhunu ve aklını kavrayan hastalığıyla yaşamını sürdüren ergen bir kızın annesinin sevgisiyle boğulurken, tiyatro sahnesinde bambaşka bir kişiliğe bürünüşünü, delilikle dahilik arasındaki ince çizgiyi inceliyor.
Teatro de Guerra / Lola Arias
Berlin Film Festivali’nin Forum bölümünde dünya prömiyerini yapan Teatro de guerra1982’de Arjantin ile İngiltere arasında yaşanan Falkland Savaşı’nı konu ediniyor. Her iki taraftan da birçok askerin canına mal olan bu savaşın 35. yılında, iki ülkenin savaşa katılan askerleri bir araya geliyor ve başlarına gelenleri kamera önünde canlandırıyorlar. , savaşın saçmalığını gerçek askerler aracılığıyla sinemaya aktarıyor.