Sanat, Sansür ve Gerçek: Şakir Paşa Ailesi'nin Efsanesi ve Skandalları

Sanat, Sansür ve Gerçek: Şakir Paşa Ailesi'nin Efsanesi ve Skandalları


anat, gerçeği yansıtmaktan sorumludur, ancak manipülasyon ve sansürün arkasına saklanmak, sanatın özünden uzaklaşmaktır. Bu cümlelerle başlamak istedim: “Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar” hakkındaki yazıma nedenini size anlatayım.

“Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar” dizisi, Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın torunlarının açtığı dava sonucunda mahkeme kararıyla yayından kaldırıldı. Dizinin yayımlanan bölümleri, NOW TV’nin internet sitesi, YouTube ve sosyal medya platformlarından silindi. Ayrıca, dizinin yeni bölümlerinin çekimi ve yayını da durduruldu.

Dizi, dekor, kostüm ve oyuncu seçimleri açısından oldukça dikkat çekiciydi; ancak skandallarla başlayıp skandallarla sona erdi. Ailenin bazı üyeleri, kendilerinden izin alınmadığını belirterek tepki gösterdi. Bazıları ise dedelerinin kötü bir şekilde tasvir edildiğini savundu.

Bana kalırsa, dizinin sonunu getiren en önemli etken reyting kaygısı ve zayıf senaryosuydu. Senaryo, Şakir Paşa ve Agnesia arasındaki flört üzerinden şekillenmeye başlayınca, ülkemizin sanat dinamiklerini oluşturan bir aileyi, sıkışmış ve zorlama bir hikâye içerisinde izlemeye başladık. Yapım, İngiliz Kraliyet Ailesi’ni anlatan ""The Crown" dizisinden esinlenerek her sezonda aile üyelerinden birinin hikâyesine odaklanmayı planlıyordu. Görsel açıdan muazzam bir işti, ancak senaryo anlamında vasat bir yapım ortaya çıktı. Bu bir belgesel değil, dolayısıyla kurgu bölümleri de olacaktı, buna da saygı duymak gerekir. Aile üyelerinin başarıları ve skandalları sinematografik açıdan oldukça ilgi çekiciydi; fakat belki de önce aile bireylerini daha yakından tanımakla başlamalıydı.

Örneğin, Şakir Paşa nasıl bir karakterdi? Görevi, idealleri nelerdi? Eşi İsmet Hanım neden bu kadar edilgen bir figür olarak karşımıza çıkıyordu? Biz, aile üyelerini tam olarak tanımadan, Şakir Paşa’nın yasak aşkları Rozali’in ve geliniyle olan ilişkisini ve tüm bu kargaşayı Şakir Paşa Konağı’na doldurduğumuzda, ortaya bir sanat eseri değil, diğer entrika dizileriyle aynı kefeye konabilecek bir yapım çıktı. Oysa bu aile, Türk sanatının pek çok önemli isminde ilham kaynağı olmuş bir ailedir.

Osmanlı ve Bizans sanatını birleştiren ilk kadın ressamımız Fahrelnissa Zeid, Türkiye’nin ilk kadın oyma gravür sanatçısı Aliye Berger, Türk edebiyatının ünlü romancılarından ve ‘Mavi Yolculuk’un yaratıcısı Cevat Şakir, çağdaş seramiğin öncülerinden Füreyya Koral ve “Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar” dizisine ilham olan Şakir Paşa Ailesi kitabının yazarı, Şehir Tiyatroları oyuncusu ve ilk kadın yönetmeni Şirin Devrim gibi büyük isimler bu aileden çıktı.

Bu sanatçılar, yalnızca kendi disiplinlerinde değil, genel olarak sanat dünyasında da derin izler bırakmaya devam ediyor.

Gelelim dizinin yayından kaldırılmasına ve yasaklanmasına... Bir sanat eseri, gerçekleri referans alır, ancak her zaman güzelleme yapmak zorunda değildir. Ancak gerçekleri çarpıtarak kurgu oluşturmak da etik değildir. Yine de, bir dizinin mahkeme kararıyla durdurulması ve Cevat Şakir’in torunlarının itirazıyla bu sürecin gelişmesi, mahkeme kararının altında imzalarının bulunması talihsizliktir.

Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın torunları; Joanne Aliye Noonan Kutup, Diana Deniz Noonan, Ömer Derya Kabaağaçlı, Sibel Kabaağaçlı, Murat Can Önce ve Cem Noonan, kendilerinden izin alınmadığını ve ailelerine yönelik bir itibar suikastı yapıldığını belirterek dizinin yayınının durdurulmasını talep etmişler. Oysaki dizinin yapım ekibiyle iletişime geçip rahatsızlıklarını dile getirip ortak bir çözüm yolu bulmazlar mıydı? Ya da belki konuştular, bulamadılar; bunu bilmiyorum. Ancak şu bir gerçek ki, sansür ve yasaklama hiçbir gerekçeyle meşru hale getirilemez.

Bir sanat eserinin gerçeği yansıtmadığı ve manipüle ettiği iddiaları, genellikle basit bir kısıtlamanın ötesinde, daha derin bir etik sorununa yol açar. Bu durumda çare, sorunu oradan kaldırmak mı olmalıdır, bilemiyorum.

Cevat Şakir Kabaağaçlı, nam-ı diğer Halikarnas Balıkçısı, "İyi insanlar kırıldıklarında sevmeyi bırakmazlar, göstermeyi bırakırlar" demiştir.

Google+ WhatsApp